bugün

entry'ler (30)

kelimeler ve şeyler

rıfat şahiner’in küratörlüğünü yaptığı ve 6 genç sanatçının, fotoğraf, video ve yerleştirmelerinin yer aldığı etkinlik.

kelimeler ve şeyler’de yer alan katılımcıların isimleri şöyle:
anıl akkuş, dilek çulha, dilruba kocaışık, ipek gençosman, okay özkan ve zeynep uçma.

“kelimeler ve şeyler”, temsil politikalarını, toplumsal kabulleri, gerçeklik olarak kabul gören söylemlerin nasıl şekillendiğini tartışıyor. dil ve anlamın karşılıklı işlediği yapısalcı tezleri ve bu tezlerin yarattığı otorite fikrini kurcalıyor. böylece çoğunca derridacı bir perspektifle anlamların söküme tabi tutulmasını, dilsel verilerin izinin(trace) sürülmesini, çoğul anlamlar açığa çıkarılmasını amaçlıyor.

bu sergi, dilin otoritesini çoklu anlamlandırma haritalarıyla sarsmayı deniyor. geçmiş ve gelecek, gelenek ve süreklilik, oluş ve eyleyiş hallerinin çatışkılarını sergiliyor. kelimeler ve şeyler, kurulu anlamların soykütüğüne(geneology), nesneler sisteminin arkeolojisine bir bakış, bir kazı alanı olarak nitelendirilebilir.

sergi yıldız teknik üniversitesi'nin yıldız kampüsündeki yüksel sabancı sanat merkezi’nin yenilenen iç ve dış mekanlarında, 20 mayıs 2013, pazartesi günü saat 17.30-19.30 saatleri arasındaki kokteyl ile izleyicisiyle buluşacak olan etkinlik, 31 mayıs 2013, cuma gününe kadar, hafta içi 10.00-17.00 saatleri arasında gezilebilecek.

kpds

ingilizce temeli olmayan, dilin mantığını kavramakta zorluk çeken, sıklıkla ingilizce çeviri ve reading sorularını türkçe'ye çevirmeye çalışmaktan, ne gerçekten yeterince hızlı bir biçimde doğru yanıtları bulabilen, ne de zamanı yetirebildiği için binlerce akademisyenin çuvalladığı sınav.

aslında gerçekten açmazda olan binlercesini zehirleyen şu kitap fetişizmi... şu meşhur çıkmış sorular çözümleri... ya da dahiyane strateji ve tekniklerle, akademik ingilizce gramerini öğretmeden, akademik ingilizce kelime zenginliği kazandırmaksızın umut tacirliği yapan hocalar, stratejistler... insan bir kez şaşkınlaşınca her umut dağıtana kanar hale geliyor. ve tabi defalarca kez denenen sınavlar ve acaba bende bir sorun mu var diye homurdanan binlercesi... o hocadan bu hocaya, o dershaneden ötekine deneme tahtasına dönen yığınlar...

bu akademisyenlerin büyük bölümü kitabevlerindeki tüm çözümlü üds-kpds kitaplarını alıyor. doğru cevapları ezberlemeye çalışıyor ama nafile... ben neden bir türlü dil puanımı arttıramıyorum?... nedeni basit!... çünkü dil ezberleyerek öğrenilemez ve daha önce çıkmış sorular sadece daha önce çıkmış sorulardır.. bir daha aynı sorular çıkmaz!... ya da aynı şekilde sorulmaz.... yani sistemli bir çalışma olmadan, yeterli çaba sarf edilmeden bu iş olmayacaktır.

seryer aşağıdaki entry'de ne güzel yazmış, altına imzamı atıyorum:

(bkz: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=28649455)

üds ve kpds sınavlarının gerçekte ölçtüğü akademik ingilizcedir. yani buna yazı ingilizcesi deniyor. bir akademisyen okuduğu metni gerçekten kavrayabiliyor mu? bunun için de ingilizce'nin dil yapısını, okuma ve yazmadaki inceliklerini ancak belli bir düzeye geldikten sonra kavrayabiliyorsunuz. bu yazı ingilizcesi'ni sabırlı ve disiplinli bir çalışmayla kazandıran bir adres gözüme çarptı. şimdiye dek rastladıklarım içinde en başarılı bulduğum bu oldu. ders anlatımlarını ve videoları izleyince neredeyse birbirinin basmakalıp aynısı olan diğerlerinden ayrılan bir profesyonel yaklaşım göze çarpıyor. burada söz edilenler bu meselenin çözümlenmesinde gerçekçi ve akılcı bir vizyon koyuyor. burada dile getirilenleri iyice etüt etmek ve başarılı olmak için nasıl bir yol izleneceğine dikkatlice bakmak faydalı olacaktır kanaatindeyim.

(bkz: http://www.avrimpex.com/)

hikmet hoca, dil yapısı ve dilin incelikleri üzerine sabırlı ve disipinli bir çalışma, kelime haznesini arttırmanın vazgeçilmezliği yanında, belki de şimdiye dek kimsenin duymadığı sıradışı bir metotlardan bahsediyor. özellikle bu sınavın en baş belası "reading" sorularını çözümlemek adına şaşırtıcı yollar da öneriyor. şayet taktik diye bir şey varsa, sanırım bunu o usanç verici ve zaman törpüleyici reading sorularında kullanmak en verimkar olanı...

üds

ingilizce temeli olmayan, dilin mantığını kavramakta zorluk çeken, sıklıkla ingilizce çeviri ve reading sorularını türkçe'ye çevirmeye çalışmaktan, ne gerçekten yeterince hızlı bir biçimde doğru yanıtları bulabilen, ne de zamanı yetirebildiği için binlerce akademisyenin çuvalladığı sınav.

aslında gerçekten açmazda olan binlercesini zehirleyen şu kitap fetişizmi... şu meşhur çıkmış sorular çözümleri... ya da dahiyane strateji ve tekniklerle, akademik ingilizce gramerini öğretmeden, akademik ingilizce kelime zenginliği kazandırmaksızın umut tacirliği yapan hocalar, stratejistler... insan bir kez şaşkınlaşınca her umut dağıtana kanar hale geliyor. ve tabi defalarca kez denenen sınavlar ve acaba bende bir sorun mu var diye homurdanan binlercesi... o hocadan bu hocaya, o dershaneden ötekine deneme tahtasına dönen yığınlar...

bu akademisyenlerin büyük bölümü kitabevlerindeki tüm çözümlü üds-kpds kitaplarını alıyor. doğru cevapları ezberlemeye çalışıyor ama nafile... ben neden bir türlü dil puanımı arttıramıyorum?... nedeni basit!... çünkü dil ezberleyerek öğrenilemez ve daha önce çıkmış sorular sadece daha önce çıkmış sorulardır.. bir daha aynı sorular çıkmaz!... ya da aynı şekilde sorulmaz.... yani sistemli bir çalışma olmadan, yeterli çaba sarf edilmeden bu iş olmayacaktır.

seryer aşağıdaki entry'de ne güzel yazmış, altına imzamı atıyorum:

(bkz: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=28649455)

üds ve kpds sınavlarının gerçekte ölçtüğü akademik ingilizcedir. yani buna yazı ingilizcesi deniyor. bir akademisyen okuduğu metni gerçekten kavrayabiliyor mu? bunun için de ingilizce'nin dil yapısını, okuma ve yazmadaki inceliklerini ancak belli bir düzeye geldikten sonra kavrayabiliyorsunuz. bu yazı ingilizcesi'ni sabırlı ve disiplinli bir çalışmayla kazandıran bir adres gözüme çarptı. şimdiye dek rastladıklarım içinde en başarılı bulduğum bu oldu. ders anlatımlarını ve videoları izleyince neredeyse birbirinin basmakalıp aynısı olan diğerlerinden ayrılan bir profesyonel yaklaşım göze çarpıyor. burada söz edilenler bu meselenin çözümlenmesinde gerçekçi ve akılcı bir vizyon koyuyor. burada dile getirilenleri iyice etüt etmek ve başarılı olmak için nasıl bir yol izleneceğine dikkatlice bakmak faydalı olacaktır kanaatindeyim.

(bkz: http://www.avrimpex.com/)

hikmet hoca, dil yapısı ve dilin incelikleri üzerine sabırlı ve disipinli bir çalışma, kelime haznesini arttırmanın vazgeçilmezliği yanında, belki de şimdiye dek kimsenin duymadığı sıradışı bir metotlardan bahsediyor. özellikle bu sınavın en baş belası "reading" sorularını çözümlemek adına şaşırtıcı yollar da öneriyor. şayet taktik diye bir şey varsa, sanırım bunu o usanç verici ve zaman törpüleyici reading sorularında kullanmak en verimkar olanı...

chevrolet aveo

b sınıfı arabalar içinde sahip olduğu donanımla ve euroncap'tan aldığı en yüksek puanla öne çıkan yeni nesil chevrolet... hillholder (yokuş kalkış desteği) özelliği, abs, ebd, esc fren sistemleri, elektronik çekiş kontrolü (tc), yol tutuş yeteneği, en keskin virajlarda bile savrulmayan niteliği ve direksiyon hassasiyetiyle tercih edilesi bir otomobil... bluetooth sayesinde araçta cep telefonunuza hiç elinizi sürmeden konuşmak, aux- dahili mp3 çalar girişi sayesinde istediğiniz müziği dinlemek olanaklı... cruise kontrol özelliği sayesinde ayağınızı tamamen gazdan çekip istediğiniz hızda gidebiliyorsunuz. bu özellik bilhassa uzun yolda oldukça yarayışlı... araba birçok özelliğiyle genç bir tasarıma sahip ve eğlenceli bir ortam sunuyor.

en baz modelinde bile 8 hava yastığı ile euro ncap testlerinde en yüksek puanı alarak ayrılmış. çocuk güvenliğinde en yüksek ortalamalara ulaşarak... çarpışmalarda aracın kabininin tamamen korunduğu görülüyor. özellikle yandan gelen darbelere karşı güçlü bir koruma sağlamış.

önden görünüşü oldukça agresif, çizgileri özellikle hatchback modelinde tasarım olarak oldukça etkileyici... yeni aveo'lar genişlik, yükseklik ve uzunluk olarak sınıfındaki birçok otomobili geride bırakıyor. ferah bir iç hacmi, kullanışlı, sade ve zarif bir kokpiti var. içinde kullanılan sert plastikler sıradan bir izlenim vermiyor... dijital gösterge paneli ise tecrübe edenin bir daha asla vazgeçemeyeceği cinsten.. motosikletlerden esinlenerek yapılmış bu göstergeler başta yadırgatıcı dursalar da, buz mavisi ışıklarıyla kullanıcıda tuhaf bir bağımlılık yaratıyorlar. bunlara alıştıktan sonra bir sürücünün analog göstergeleri yadırgayacağı söylenebilir. tüm bilgiler ekranda, aracın süratlenişi, yavaşlaması her bir km'yi sayısal olarak kat ediş...

bu araçta handikap olarak değerlendirilebilecek yegane şey stop lambalarının sıradan görünüşü.. plastik çerçeveli olarak yapılan ilk ve tek stop bunlar olsa gerek... yeni aveo önden ne denli şık bir tasarıma sahipse, arkası bir o kadar sıradan... aslında rs modellerinde arkadaki far grubu farklı renklerle kombine edillp oldukça çekici kılınmasına rağmen, tasarım aynı kalmakla birlikte bu gruptan bazıları çıkarılınca plastik bir çerçeve içinde iki yuvarlak aydınlatma elemanı kalmış... sedan modellerinde de arka stoplar hiç de zevkli değil. chevrolet cruze modelinde açıkça honda civic'ten esinlenerek kullanılan stoplar şık dururken, yeni aveo'da bu konuda çuvallamışlar. araba önden ne denli seyredilesi görünüyorsa, arkadan da o kadar gözlerden ırak...

kendi sınıfında vw polo ve opel corsa gibi arabalarda bir arada bulamayacağınız birçok donanımsal özelliği bir arada sunan yeni aveo'lar, fiyat-performans açısından son derece doğru bir tercih gibi görünüyor... 1,2 ve 1,4 benzinli, 1,3 dizel seçenekleriyle oldukça uygun bir fiyata, kompakt bir araç arayanların bu arabayı incelemesi gerekiyor.

postmodern kirilmalar ya da modernin yapibozumu

sanatta
postmodern kırılmalar
ya da modernin yapıbozumu
rıfat şahiner

(kitabın arka kapağından)

günümüz sanatı, bir yandan üretim biçimi olarak son kırk-elli yıla yayılan ileri düzeyli teknolojik yeniliklerden payını alırken, öte yandan da modernizm’in ortaya koyduğu evren algılamasıyla hesaplaşan bir dizi kırılmayı bünyesinde barındırıyor. bu hesaplaşma, modernizm’in evrensellik, biriciklik, orijinallik ve aidiyet meselelerini sorgularken, yerine merkezin ötelediği mikro söylemleri ve politikaları, türler arasındaki ayrımların dumura uğratıldığı plüralist bir dünya algısını ve müellefin/sanatçının ölümünü ilan eden teorik altyapıları yerleştiriyor.

sanat kurumunun, müzelerin ve beyaz küp galerilerin yıkımına soyunmuş avangard çıkışlar, bir şekilde pazarın işleyişine teslim olurken, epeyce bir süredir estetiğin bir kriz içinde olduğu söyleniyor ve sanatçıların simgesel sermayeden pay almaksızın küresel bir dolaşıma girmelerinin olanaksızlığı dile getiriliyor.

öte yandan postmodern süreçte sanatın çok yönlü, çok dilli yapısı; dilsel, performatif ve kavramsal önermelerin, teknolojik yeniliklerle uzam ve zaman algısında köklü değişimler sunan sofistike düzeneklerin tümünü birden içeren parçalı, karmaşık ve eklemli bir yapılaşmayı görünür kılıyor.

postmodern kırılmalar, özellikle sanattaki modern sonrası paradigma değişimine odaklanıyor ve günümüz sanatının uygulayımsal ve düşünsel süreçlerini irdeliyor.

postmodernizm

(bkz: postmodern kırılmalar ya da modernin yapıbozumu)

postmodern

(bkz: postmodern kırılmalar ya da modernin yapıbozumu)

postmodern kirilmalar ya da modernin yapibozumu

rıfat şahiner'in sanatta modern sonrası paradigma değişimine odaklandığı, faydacıl bir kitap. araştırmacılara, postmodern sanat üzerine düşünenlere şiddetle önerilir. kasım 2008/Yeni insan Yayınları

rifat sahiner

"sanatta postmodern kırılmalar ya da modernin yapıbozumu" adlı kitabı kasım 2008 itibariyle yayımlanmış sanatçı, akademisyen ve yazar.

roland barthes

(bkz: yapısalcılık post-yapısalcılık)

roland barthes

göstergebilimsel serüven, camera lucida, yazının sıfır derecesi adlı kitapları türkçeye çevrilmiştir. müellifin ölümü (death of author)adlı yazısı günümüz sanat yapıtlarının okunmasında çığır açıcı bir niteliktedir.

istanbul un koyleri

adı köy olduğu halde neredeyse çoğu kent büyüklüğünde yerler... kadıköy, bakırköy örneklerine bakılırsa daha elit kentli bir nüfusu barındırdıkları bile görülebilir. hatta istanbul'daki diğer semtlere nazaran çoğu daha az köyleşmiştir. ancak yazık ki sonraları göçle birlikte köyleşmeye başlamalarından korkulan beldeler..

sinek kralı

sinek kralı: ressam özdemir altan'ın bir dönem ele aldığı bir dizi çalışmaya verdiği isim.

lord of the flies

(bkz: sinek kralı)

evlendikten sonra gobek buyuten erkekler

kaçınılmaz son... düzenli bir hayatın vazgeçilmez akibeti... bir sonraki safha televizyona bakıp göbeğini kaşımaktır...

her dilde seni seviyorum demek

sevgisini yeterince ifade edememek...

recep ivedik

şahan'ın bu tipleme üzerinden çok da ötelere gitmesi beklenmemeli. bizimkiler'deki cemil'in ve bir halk kahramanı olarak şabansı parodilerle günü kurtardı diyelim. recep ivedik filmi de ele aldığı belli klişelerle durum komikliği üzerine (ki bu klişeler argo sözlerin pervasızca söylenişinden ibaret) kurulu... bu rahatlık, herkesin hoşuna giden bir aldırmazlık ve gündelik hayatın bir kent kırosunca tekinsizleştirilmesi, tehditkar hale getirilişi, kolayına çoğu kişinin yapmak isteyip de yapamadığı eylemleri görünür kılıyor. "şaban" güldürülerinin çoğunda da benzer bir durum söz konusuydu ancak erken dönemdeki başarılı örneklerin yerini sonraları "aşırı mesaj verme" kaygısı güden örnekler alınca bu seri kendi çelişkilerini ve giderek azalan sinemasal değerini görünür kıldı. kemal sunal filmlerinin başarılı erken örneklerinde ise sosyal ve politik hesaplaşma doğrudan değil de, dolaylı göstergeler üzerinden ele alınıyor ve bu yüzden de kendi kurmaca dünyalarını sahici hale getiriyordu. (kapıcılar kralı, çöpçüler kralı, zübük v.s) hem hayata dairdi, hem de güldürü formatında kendi gerçekliğini kabul ettiriyordu.

recep ivedik yeni kentin denetlenemez magandasını gösterdikten sonra skeç düzeyinde kalmaya aday görünüyor. televizyondaki güldürü başka, filmdeki başka işlemek zorunda... işin sinemaya adapte edilmesi çok da manidar değil, sadece ortaya çıkan bir fun grubun merakını tatmin etmek üzere, gişeyi hedefleyerek yapılmış bir film... tutunabilmesi için daha derinlikli, daha güçlü bir omurgaya, arka plana ihtiyacı var... komedinin gücü parodinin ötesine geçip kendi irrealitesini kabul ettirmesiyle de ilintili. sadece argo laflarla, kötü klişelerle insanları sabun köpüğü kıvamında güldürmesi yetmez öyleyse... Tüm gülmelerden sonra sahici bir biçimde kendiyle ve toplumla yüzleşmesini sağlamak da zorunda... tüm gülmelerden sonra çok komikti ama ne söylemişti hatırlamıyorum dedirten cem yılmaz'ın meddahlığı mukayese edilemez bir sarsıcılıkta elbet bu yüzden de...

rifat sahiner

http://www.rifatsahiner.com

pierre bonard

20.yüzyılın büyük ressamlarından biri. resimlerinde renk partikülleriyle tüm biçimleri kuşatır ve adeta her bir biçim, renklerle örülü geçirgen bir zamanın içinde sıkışıp durur. izlenimcilerin noktasal renk etkilerini bonnard'ın resimlerinde bulmak mümkündür. ancak bu resimler çoğunca iç mekanı konu alır.

galatasaray

yıllardır bir darboğaz edebiyatıdır yapılır galatasaray üzerinden... ama nedense bu darboğaz bir türlü çözülemez. buna ilişkin adımlar atılamaz. parlak fikirli yöneticiler son aşamada tuttu madem para bulamıyoruz, biz de futbolculara verdiğimiz paralardan kurtulup tasarruf edelim bari dediler... ve yine bu parlak fikirli zatlar mondragon gibi iyi bir kaleciyi gönderip kaleyi orkun'a emanet etti.. şimdi futbolcular kaleciye güvenmiyor... tomas'ı, necati'yi, emre aşık'ı alelacele gönderdiler. neymiş tasarruf edeceklermiş... carrusca'yı bir türlü elden çıkaramayıp, sonra bir de bouzid'e boş yere para verebilen bu akıllı yöneticiler, feldkamp dedenin çılgın tercihlerine de evet deyip durdu. takımın iç huzurunun olduğunu kim söyleyebilir.

takım yaptığı onca transferden verim alamıyor.. üst düzey bir yabancı futbolcu alamıyor, stadını yıllardır yapamıyor.. avrupa'daki ismini ve cismini canaydın döneminde yitirdi. tasarruf edebiyatı yapanlar, vizyonsuz yöneticiler böylesi büyük bir markayı dibe vurdurdu yazık ki... takım ligde de son haftalarca ciddi düşüşte, toparlanabilir mi bilinmez... ama böyle giderse şampiyonluk çok zor...